29 Kasım 2010 Pazartesi

Van 2010 ---17 yıl aradan sonra Van

Bütün dünya senin olsun,bir dost bir post yeter bana...




17 yıl aradan sonra çalıştığım kurumla alakalı bir takım işlerim nedeniyle 2. memleketim dediğim Van'a gitmek için Sabiha Gökçenden Havalandım.San ki ben hep aynı ben Van ise hep aynı Van olarak kalmıştı.Sabah saat 09 00 gibi Van a indik.Hep karadan gittiğim Vana bu sefer hava yolu ile gitmiştim ve içimden bişeyler akıyordu sanki.Sanki o uçağın Vana hiç inmemesini inemesini 94 te düştüğü yere düşeceğini, sanki yıllar öncesi yaşadığım o yerlere hiç inememeyi,orada ki hayallerime hiç kavuşamamamyı umuyordum.Aslında orada varolduğunu zannettiğim hayallerimi bulamamak en kötüsü değil miydi.Rahmetli abim artık yoktu ama biz onu sanki hep oradaymış gibi hayal edip hep orada biliyor gibi yaşamaya alışmıştık.



Müthiş bir heyecanla indik hava alanına.Bir arkadaş gelip aldı bizi kalacağımız ŞAHMARAN otele götürdü.Görmeyenlerin göl görenlerindeniz diye nitelendirdiği Van denizi kenarında yaptığımız  Van kahvaltısının ardından çalışacağımız alanda çalışmalara başladık.Yıllar önce 3 yılım Van da geçmişti.Ve ben her an tanıdık birileri ile selamlaşacağımın heyecanı ile umutlanıyordum.Oysa ne  Van eski Van dı ne ben eski bendim.Çalışmalarımızı hızlı bir şekilde tamamlamaya yakınken cepheden görünen uçağın düştüğü noktayı yerinde gezmek istedim.Sanki yanına yakınına gidersem orada abime ait birşeyler bulacaktım.Ve nihayet yola koyulduk.Ben ve yanımdaki arkadaşlarımla bu alana ulaştık.Nedense bu yeri hep yalnız olarak gezmeyi hep yalnız kalmayı ve yanımda kimse yok ken o ortamla konuşurcasına sesli düşünmeyi hayal eder ve  düşünürdüm.Ama nasip ben ve yanımdaki arkadaşlarımla gezmekmiş.İçimden adeta birşeyler akıyor ama bu akanlar gözyaşı gibi adeta içerimi yakıyordu.Bunu yanımdakilere belli etmeye çalışıyordum.Ama her bakışımın ardında bir umutsuzluk vardı, sanki bişeyler arıyor bulamıyordum.





Artık aradığım yada hayal ettiğim o eski Van yada benim içerisinde düşündüğüm umutları iyice kaybetmişken tanıdık simalardan çok yakın olduğumuz ve ailecek görüştüğümüz ve yıllar sonra görüşeceğim bir abim aklıma geldi.Kendisi rahmetli abimle işyerinden arkadaştı ve ben Van da öğrenciyken evlerinin bahçesinde az elma yememiştim dalından.Kendisi ni hiç aramadan direkt süpriz yapayım diye çalıştığı işyerine gittim.Yıllar aradan sonra çok sevdiği arkadaşının kardeşi gelmişti.Sekreter hanım hemen içeriye davet etti ve ben içeriye girdiğimde bu değerli abimin gözleriyle gözlerimiz aynı anda dolmuştu.Duygu doluyduk ama konuşmaya rahatlamaya çalışıyorduk.Yıllar geçmişti evet tam 17 yıl aradan sonra görüşüyorduk,ve rahmetlinin vefatından sonra ilk kez. 




Bahsettiğim bu abim Van YYÜ. Ziraat Fakültesi Dekanı Prof.Dr Şefik TÜFEKÇİ den başkası değildi.Kendisiyle uzun uzadıya muhabbet ettik bana ve benimle birlikte olan misafirlerime mükemmel bir ev sahipliği yaptılar.Yine aynı fakültede bulunan Doç.Dr . Fisun GÜLSER ablamızıda unutmayalım.Bir gün sonrada kendilerinin daveti üzerine tekrar görüşmek üzere üniversiteden ayrıldık.

evet artık duygular gerilmiş tatlı bir tebessümle güneşin batışının şahidi olacaktık Van denizinde.Yıllar önce hep seyretmemişmiydik güneşin batışını kaleden.Şimdi kaleye gitmeliydik ve güneşin batışına yetişmeliydik adeta.

 
Evet artık kaledeydik ve kaleyi anlatan küçük bir çocuk bulup onun rehberliğinde ilerlemeye başladık.Kendisi kalenin tarihini anlayarak Türkçe, anlamayarak ise diğer birkaç lisanda makinalı tüfek gibi anlatmaya başladı.Ben arada kesip sorular soruyorken ya sorularımı duymamazlıktan geliyor yada cevap verdikten sonra anlatmaya en baştan başlıyordu.Türkçe İngilizce Japonca ve Kürtçe olarak kaleyi ve tarihini anlatan bu çocuk ayaklarında terlikleri ile kayalar üzerinde müthiş bir ustalıkla da kaymadan yada sendelemeden ilerliyordu
Nihayet bizim eski Genel Sekreterimiz Van ın yeni Valisi Münir KARALOĞLUNUN önderliğinde restorasyonuna başlanan ve hummalı bir çalışmanın devam ettiği Van kalesinin zirvesindeydik.Ben adeta bir daha gelemeyecekmişim gibi her karede fotoğrafım olsun ve arka fonu deniz üzerinde ufukta kızıllaşan güneş olsun diye müthiş çaba sarfediyor her anı değerlendirmeye çalışıyordum.Evet nihayet zirvedeydik ve güneş terkediyordu Van ı.Umutlarımın terkedişinden farksızdı adeta.Ve ben umutsuzca bir yavaş yavaş bizi terkeden güneşe birde umutlarımın kaybolduğu Van a bakıyordum.Müthiş bir duygusallık ve duygu seli yaşıyordum adeta.Zaman zaman Kalenin tarihini anlatan o küçük çocuklada şakalaşıyordum bu hüzünlü havayı dağıtmak adına.Güneş gitmiş umutlar bitmişti artık kaldığımız ŞAHMARAN otele dönmenin zamanı gelmişti.Ertesi gün yine erkenden uyanıp çalışma alanımızda kontrollerimizi yapıp işimizi bitirdikten sonra 3 yılımın geçtiği mahalleye koşmuştum.



Sanki 17 yıl önce bana devasa gelen sokaklar küçülmüş binalar küçülmüş herşey çok ama çok değişmişti.Sürekli alışveriş yaptığımız eski Galatasaraylı futbolcu Uğur a benzeyen bakkalcı İboyu ve dükkanını bulmaya çalışıyordum.Ama eski yerinde ne İbo nede bakkalı vardı.Oradan hemen 3 yılımı geçirdiğim Abbas GÜNGÖR e ait binanın önüne koştum.Aman ALLAHIM oda ne her zamanki o yeşil bahçe kapılı,koyu ve açık yeşil boyalı bina acayip bir kırmızı tona boyanmış,küçülmüş ve köhnelenmişti..Bahçe duvarları yıkılmış bizim ilk oturduğumuz daire çay evi yapılmıştı.Hızlı bir şekilde içine girip etrafa bakmaya başladım.Herşey çok ama çok değişmişti.Oradan bir üst kata ev sahiplerimizn ve bizim oturduğumun üst katlara koştum.Ne yazıkki orada da aradığım hiçbir şeyi bulamadım.Onlarda yoktu komşularımız ve ev sahiplerimizde yoktular artık.O sevimli  önünde baçesi olan bina ve içindeki herkes yoktu.Adeta bir beton yığını olarak gözüme görünen bina üniversitenin Veteriner kiliniği ve tıp fakültesine yakın olması nedeniyle bir öğrenci pansiyonu gibiydi.Soru soracağım haklarında bilgi alacağım kimseleri bulamadan ayrılmıştım oradan..

Evet artık abime ait tek iz bulacağım yer kendisinin vefatı üzerine isminin verildiği spor salonundan başka bir yer değildi.Ertesi gün yine Şefik abinin daveti üzerine fakülteye gittik bize ikram ettiği öğlen yemeğinin ardından hemen spor salonuna geçmiştik.Orada görevlilerle tanıştık ve biraz muhabbet ettik.Hepsi rahmetliyi birebir tanıyıp çok sevdiklerini ve onunla alakalı mazilerini anlatıyorlardı.Salonu iyice gezdikten sonra toplu bir fotoğraf çekilerek oradan ayrıldık.Benimle birlikte bu geziye katılan değerli dostum Çayırova Belediyesi Park ve Bahçeler Müdürü Ensar EMİR beyinde tanıdıkların olduğu ve hiç tanışma fırsatını bulamadığı akrabalarıyla tanışmak üzere iskele mahallesine geçtik.Ensar bey tanıdıkları ile muhabbet ederken ben ve bizi Vanda  gezdiren değerli kardeşim ve orada ki şantiye sorumlusu olan Osman arkadaşımızla bir çay evinde oturduk.Orada selamlaştığımız 5 kişiden 3 çü rahmetli abimi tanıdıklarını söylediler.Ben bu kadar tanınan ve sevilen arkasından hep iyilikleri babacanlığı ve dostluğuyla anılan birisinin kardeşi olduğum için içten içe gurur duyuyordum.Mükemmel bir duyguydu sanırım kelimeler kifayetsiz kalırdı.

Görüştüğümüz herke abimle alakalı bir anısını anlatoyordu ve bunları dinlemek bana müthiş bir keyif veriyordu.Üniversitede rastlaşamadığımız bir abimiz daha vardı.Doç.Dr Mehmet Ali BOZKURT.Bu abimiz özellikle telefonla ulaşıp mutlaka görüşelim dedi ve onunlada yine Van merkezde buluşup eski günleri yadettik.

Müthiş, geç kalınmış,ve ihtiyacım olan bir geziydi bu her ne kadar Van kalesinden Van a umutsuz bakışlarımın ardında bir sır olsada.

Bundan sonra da sık sık 2 . memleketim dediğim Van gidip orada ki dostlarımız ile bağlarımızı devam ettirmek istiyorum...

                                                                 Tuncay TÜRETKEN   (2010)

3 yorum:

  1. çok güzel Tuncay kardeşim duygulanmış ve duygulandırmışsın, rahmetliği tanıma fırsatı bulmuş biri olarakta şunu söylemek istiyorumki İlyas Agabeyi gerçekten örnek alınması gereken ender bulunan bir insandı benim ergenlik dönemimde idolum ve hayran olduğum bir insandı Adam gibi adam tam bir ağabeydi Şuan 1,5 yaşındaki oğlum İlyas efe yede zamanı geldiğinde İlyas türetken aagabeyi tanıma fırsatı olacak benim anlattıklarımla..
    çok şey söylene bilir tabi bu satırlarda yetmez onu anlatmaya.
    Allah tüm sevenlerine sabırlar ihsan etsin..
    Mekanı Cennet Ruhu Şad Olsun..
    saygılarımla
    Yıldırım Beyazıt Öztürk

    YanıtlaSil
  2. Güzel duguların için teşekkür ederim Yıldırım abi..Bu sayfa ile tamda yakalamaya çalıştığımda rahmetli abimi tanıyan insanların duyguları ve düşünceleridir.Ergenlik dönemlerinde tanıdığın ve babanın dostu olarak sevdiğin rahmetli abime duyduğun sevgi ve saygıyı inan anlayabiliyor 1,5 yaşındaki İlyas Efe nin ismine kadar bunu hissedebiliyorum.Senki şu yüce dağlarda insanların ulaşamadığı zirvelere ulaşan yaptığın sporun hakkını fazlasıyla veren benim takdir ettiğim ve örnek almaya çalıştığım başarılı bir sporcususun...ne diyebilirim yaptığın zirvelerde tırmandığın kayalarda taşlarında toprak olduğunu düşünecek olursak rahmetlinin mezarında ender yerlerden getirebileceğin ender taşlardan bulunmasını isterim.Rahmetli Toprak bölümü ile alakalı akademisyendi Toprağı incelerken onların hammaddesi olan kayaları çok severdi ve yaşadığı süre içerisinde bunları incelerdi..

    duygu ve düşüncelerin için tekrar teşekkür eder saygılar sunarım...

    YanıtlaSil
  3. Ben artık kendimi ilyas beyi tanımayan bir kişi olarak kabul etmiyorum. Zira Van seyahatini paylaşan; bu fotoğraf ve yazıları inceleyince artık bende kendimi onu tanıyanlar arasında hissediyorum. O na saygın ve vefa beni de çok içten duygulamdırdı. Zira ben de vefa aşığı bir insan olarak kendimi hissediyorum. Selamlar Allah rahmet ve mekanını cennet etsin.
    Hasan ATAMAN

    YanıtlaSil